18 Aralık 2011 Pazar

Atom Heart Mother



Bu albüm ile ilgili okuduklarıma göre, Pink Floyd elemanları yaptıkları işten hiç memnun kalmamışlar. Özellik ile Atom Heart Mother’ın kendisinden. Muhtemelen birçok eserlerinde olan o ‘bütünlük’ hissinin yokluğundan ötürüdür. Dinlerken sanki sürekli olarak daha eserin başlangıcındaymışsınız gibi hissedebiliyorsunuz. Buna rağmen bence Pink Floyd’un ortaya çıkarmış olduğu en iyi ‘deneysel’ işlerden birisi. Ancak gelin görün ki, hakkında yazmaya kalktığınızda aklınıza pek bir şey gelemeyebiliyor. Çünkü tanımlaması oldukça güç bir eser. O yüzden albümün diğer parçalarından bahsedeceğim. Başka bir deyiş ile bahsetmeye çalışacağım. Tabii önce bekleyelim de, Atom Heart Mother bitsin. Bir kere açtım mı, nedense kapatamıyorum.
Evet, gelelim albümün geri kalanına. Waters’ın bestesi olan If haricinde albümün geri kalanı –Atom Heart Mother’da dahil olmak üzere- benzer melodileri ve vurguları taşıyor. Ona da işte senfonik rock deniyor. Ama yine işin özüne baktığınızda bu melodilerin ve vurguların Pink Floyd’a has olduğunu bir şekilde anlayabiliyorsunuz. Örneğin Summer 68 gayet sade bir şekilde ilerlerken bir anda işin içine saksafonlu filan bir orkestra eşlik etmeye başlayınca şaşırabiliyorsunuz. Gerçi bunu da o kadar güzel bir şekilde yapıyorlar ki, parçaya aniden aşık oluveriyorsunuz. En azından bana öyle oluyor. Fat Old Sun’da aynı şekilde. Yalnız bazı albümlerinde olduğu gibi –Ummagumma hariç- bu albümlerinde de, diğer grup elemanlarının kendi besteleri olmasına rağmen Nick Mason’un yok. Bunun sebebi nedir, bu adam beste üretmekte diğerleri kadar yetenekli değil midir yoksa başka bir nedeni mi vardır, hep merak etmişimdir. Oysa bateri çalma şekli ile müziğe ritmin dışında da birçok şey katan ender insanlardan biridir, bana göre. Gerçi bazen sanki diğer elemanlar kadar işin içinde değilmiş gibi de hissedebiliyorsunuz. Deli bir araba koleksiyoncusudur zaten kendisi. Ne alaka ise.
Albümün hatta Pink Floyd’un şimdiye kadar gelmiş geçmiş en çılgın eserlerinden biri olan Alan's Psychedelic Breakfast’dan da özel olarak bahsetmek istiyorum. Bu öyle tuhaf bir eserdir ki, yatarken masal niyetine dinleyebilirsiniz. En azından benim öyle yaptığım oluyor. Veya kahvaltı ederken açabilirsiniz. Siz kahvaltınızı hazırlarken Alan’da size ağız şapırtıları ve ağzının içinde gevelediği laflar ile eşlik edebilir. Arada giren melodiler de kahvaltınıza neşe katar. Alan’s Psychedelic Breakfast içinde minimal bir öykü barındırır. Bu öyküyü de yine minimal ama minimal olduğu kadar da canlı melodiler ile sunar.
Atom Heart Mother’dan bu kadar. Yeterince ezbere konuştum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder